MALKARA

Yazıcıoğlu Mehmet, 15. yüzyılın ilk yarısında Sultan II. Murat ve Fatih devirlerinde yaşamış bir gönül eridir.

Babası, devlet hizmetinde o zaman için önemli bir görev alan katiplik görevinde bulunduğundan “Yazıcıoğlu” lakabıyla anılmıştır. Malkara' da doğmuş ve Gelibolu' da yerleşmiştir.

Yazıcıoğlu Mehmet, devrinin ilimierini öğrenmiş, Arapça ve Farsça bilmektedir. Onun gözlerini başka bir dünyaya açan, gönül dünyasını uyandıran kimse ise Hacı Bayram Veli oImuştur. Bir şikayet sonucu sorgulanmak uzere Ankara'dan, o zaman Osmanlı'nın başkenti olan Edirne'ye getirilmiş olan Hacı Bayram, II. Murat tarafından izzet ve ikram görmüŞtu. Henüz istanbul alınmamlştır; Edirne yolculuğu Çanakkale-Gelibolu üzerinden yapılıyordu. İşte bu sırayla Yazıcıoğlu Mehmet kendisine intisap ile manevı dünyasını geliştirmeye başlamlştır. Hocasını;

”Cihanın kutbu mahı Hacı Bayram

Cihanın şeyhi şahı Hacı Bayram” diye över.

1451 yılında vefat eden Yazıcıoğlu, ömrünün son dönemlerinde şöyle seslenir:

“Resulüllah eşiğine ayak bas Belini dal edip dayak bas. “

“Tövbeye gel tövbeye gel tövbeye Geçti ömrün erişesin nevbeye”

Tasavvuf bir manevi eğitim işidir. İnsanın ruhi-manevi yönünü geliştirmek için zaman zaman belli sürelerle yalnı­zlığa çekilmek gerekir. Bu sırada mümkün olduğu kadar az yenip içilerek, ibadet ve tefekkürle vakit geçirilir. Bunun bir adıda “çileye soyunmak/çile çıkarmak”tır. Bu işin yapıldığı mekanlara” çilehane” denir. Çilehaneler bazan yerleşim bölgelerinden uzak ve kaya oyuklarında olabilir. Yazıcıoğlu Mehmed'in çilehanesi böyledir. Gelibolu' da, Hamzakoyu sahillerinde büyük bir kaya blokuna oyulmuş, birbirine geçen iki hücreden ibarettir.

Yazıcıoğlu Mehmet ve kardeşi Ahmet Bican'ın mezarları ve türbeleri Gelibolu civarında önemli bir ziyaret yeri olarak işlevini devam ettirmektedir.

Yazıcıoğlu' nu unutturmayan asıl sebep onun "Muhammediye” adlı meşhur eseridir. Kitapta yaradılış, peygamberler ve bilhassa Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hayatı, mucizeleri ve başka bir takım dini konular yer alır. Bu manzum kitap Hz. Peygamber'in, rüyasında Yazıcıoğlu' na yaptığı telkin, işaret ve irşad sonucu yazılmaya başlanmıştır. Muhammediye, beş yüz yıl boyunca Türkçe'nin konuşulduğu hemen bütün İslam ülkelerinde okunmuş ve çevilmiştir. Halkın dini kültürünün temel kaynaklarından biri oIan Muhammediye Anadolu, Balkanlar, Maveraünnehir, Kırım, Kazan ve Başkurt Türkleri arasında büyük şöhret kazanmıştır.

Radyo ve televizyonun olmadığı devirlerde, çeşidi toplantılarda, aile içinde akşamları, uzun kış gecelerinde, bazen özel bir melodi ile Muhammediye okunur ve topluca dinlenirdi. Böylece ortak bir dini bilgi ve duygu ortamından herkes bir şeyler alırdı.

Yazıcıoğlu' nun bitip tükenmez bir Allah ve peygamber sevgisi vardır. Şu beyitler bu duyguları dile getirir:

“Senin vasfin kitabını yazarken Yazıoğlu, Yanar canı, eder ahı, elinde tutuşur evrak. “

Rivayete göre, Muhammediye' nin, yazarın elinden çıkan nüshasında, bu beytin bulunduğu sayfa kısmen yanık görüntüsünde, kahverengileşmiş ve kavrulmuş gibidir. “Burası müel, lifin ahıyla yanmıştır” diye işaretlenmiştir.

Bir başka yerde Yazıcıoğlu Allah'a şöyle yakarır:

“Dedin ‘la taknetu min rahmetillah'

Ümid ile kapına geldim ey şah”

Yazıcıoğlu Mehmed'in Ahmet Bîcan adlı kardeşi de bu yolun meşhurlarındandır. Onun “Envaru'Aşıkin” isimli kitabı da benzer konuları, nesir/düz yazı şeklinde işlemiştir. “Bican” yani “cansız” Iakabının verilmesi, tasavuf yoluna girdikten sonra, ilahı aşkını' artırmak için çok perhiz yapmasına bağlanır. Sonunda çok zayıflaması ile adeta cansız denecek kadar inceldiği söylenir. Yazıcıoğlu Mehmet ve Ahmet Bican, fütuhat devrimizin aktif ve savaşçı derviş tipine uygun özellik taşırlar. Bir yandan ser yazıp irşadla uğraşırken; bir yandan da, o sıralarda düşmanla burun buruna olan Gelibolu' da deniz savaşlarına katılmışlardır. Yazıcıoğlu Mehmet şöyle söyler:

“İlahi biz kulun dahi Gelibolu'da olurduk Deniz katında beklerdik Frenkten kale vü afak İşimiz cenk idi ekser çü heftad ü dü millet ki Verirdik başı yolunda ederdik malırnız infak. “

Kardeşi Ahmet Bican ise aynı konuda şunları yazar:

“Elhamdülillah ki Gelibolu' da nice kez kafır ile cenk edip, gazalar edip dururuz. Gah kafır bize, gah biz kafire vurup dururuz.”